Tanı kelimesi, bir sorunun tanımlama sürecini ifade eder ve kelime kökeni olarak bilmekten gelir.
Tıbbi bağlamda, tanı koyma, insana ilişkin her yakınma ve belirti için bu yakınma ve belirtileri açıklayabilecek durumları belirlemektir. Bu sürecin başlaması için her şeyden önce kişinin bir yakınma ile hekime başvurması gerekir. Kişi hekime yakınmalarını aktardığında, bu yakınmalarla ilişkili her olası açıklamanın değerlendirilmesi ve her olasılığın kanıtlar yoluyla elenmesi ile bir tanıya ulaşılmasına tıbbi değerlendirme ve tanılama denilir.
Doğru tanılama yakınmanın nedenlerinin anlaşılması ve en etkin tedavinin planlanabilmesi ve iyileşmenin sağlanabilmesi için çok önemlidir. Doğru tanılama en işe yarayacak tedavinin planlanabilmesi için ilk ve en önemli basamaktır.
Doktorlar, biyolojik sistemde oluşan bozulmaları ya da farklılıkları gözlemledikçe bir bilgi birikimine sahip olmuşlardır ve bu bilgiler ile tanı koyarak etkin tedavi yaklaşımlarını planlamış ve uygulama sonuçlarını da takip ederek bilimsel yöntemlerle etkinlikleri ispatladıkça kanıta dayalı tedavi yaklaşımlarını geliştirmişlerdir. Tedavi yaklaşımlarının sonuçlarının izlenmesi sonucunda da gidişatın anlaşılması mümkün olmuştur. Doğru tanılama yoluyla tedavi ve gidişata ilişkin uygulamaların geliştirilmesinin yanısıra önleme yani o durumla ilişkili olabilecek risk ve koruyucu faktörlerin tespiti ve o durumun gelişmesini ya da kötüleşmesini önleyici yaklaşımların geliştirilmesi de olanaklı olabilmiştir.
Sonuç olarak doğru tanı koyma, kanıta dayalı tedavilerin planlanması, gidişatın belirlenebilmesi, önleyici yaklaşımların uygulanabilmesi açısından ilk ve en önemli gerekliliktir.
Hekime başvuru her zaman bir yakınma ile olmak zorunda değildir. Sağlıklı gelişimin de tanılanması gerekebilir. Tıbbi değerlendirme ve uygulamalar önlemeyi de içerdiği için risk gruplarının ayrıca ele alınması gerekebilir. Tıbbi değerlendirmeye başvuru süreci çocuk ve gençler için sadece aileler yoluyla değil okullar, adli merciler, sosyal hizmetler ya da çocuk hekimleri gibi birçok yoldan gerçekleşebilmektedir.
Tıbbi değerlendirmede amaç, biyopsikososyal bütünlükte biyolojik sistemin sağlıklı işleyip işlemediğini iyilik halinde olup olmadığını değerlendirmektir. Hekime boy uzaması beklenildiği gibi mi?, dikkati yeterli mi?, davranışları değişti bu normal mi? gibi çocuk ve gençlerin gelişimine ilişkin sorulardan yakınmalara değişen geniş bir yelpazede bir çok soru ile başvurulduğunda, hekim başvuruya neden olan soru ile ilişkili biyopsikososyal değişkenleri inceler ve bir teşhise/tanıya yönelik incelemeleri yapar.
Psikiyatrik tanı koydurucu bir test, görüntüleme ya da laboratuvar bulgusu genellikle yoktur. Psikiyatrik tanılar klinik tanılardır ve hepsi için tüm hekimlerin kullanacağı tanı ölçütleri (DSM ve ICD) tanımlanmıştır. İleri tetkikler sadece tanı ve ayırıcı tanı amaçlı değil, tedavi takibi, gidişatın anlaşılması gibi birçok neden ile gerekebilir. Tıbbi değerlendirme tedavi ve gidişat ile ilgili de bilgi toplanılan bir süreçtir.
Beyin, karmaşık ve dinamik bir organ olup işleyişini bir dizi biyolojik ve kimyasal dizgi ile gerçekleştirir. Her bireyde bu işleyişin etkinliği birbirinden farklıdır. Çocukların duygusal durumu, yaşam ortamının duygusal iklimi, güvenli ortamda olma ve motivasyonun sağlanması gibi birçok dış etken gelişimini etkileyecek güce sahiptir.
Tıbbi tanılama sırasında çocuğun gelişimine ve takvim yaşına göre öncelikli bilgi kaynağı kendisi ya da ailesi olabilir. Çoğu psikiyatrik tanı için işlevsel değerlendirme gerekeceği için çocuğun ve gencin yaşadığı ortamda aile, okul gibi çevre gözlemi almak önem kazanır. Psikiyatrik muayene kapsamında nöropsikolojik testler yapılması gerekliliğinde psikolog değerlendirmesine ihtiyaç duyulabilir. Ayrıca çocuğun ve gencin ihtiyacına göre diğer uzmanlık alanlarındaki hekimler, eğitim alanında çalışan profesyoneller, psikolojik danışmanlar, klinik psikologlar gibi birçok kaynak yararlı olabilir.